top of page

1. Play Audio

Mert: Alo!

Mert: Hello!


Burak: Efendim.

Burak: Yes?


Mert: Nasılsın kanka?

Mert: How are you, buddy?


Burak: İyiyim teşekkürler. Sen nasılsın?

Burak: I'm good thanks. How are you?


Mert: Ben de iyiyim. Teşekkürler. Şey, ben birazdan AVM'ye gidiyorum. Benim ile gelmek istiyor musun?

Mert: I too am good. Thanks. Hey, I'm going to the mall in a bit. Do you want to come with me?


Burak: AVM'de ne yapmak istiyorsun?

Burak: What do you want to do in the mall?


Mert: Bir takım elbise satın almak istiyorum.

Mert: I want to buy a suit.

(Note: Generally, using the full form "satın almak" isn't necessary, it can sometimes be used to emphasise that something was aquired through payment, rather than using "almak" which just means that something was acquired, regardless of if it was through payment or otherwise.)


Burak: Neden? Bir törene falan mı gidiyorsun?

Burak: Why? Are you going to a ceremony or something?

(Note: "Falan" doesn't exactly mean the word "something", but is rather used to mean, "or something" similar to "as such".)


Mert: Evet, kanka. Kız kardeşimin düğünü bu hafta sonu.

Mert: Yes, buddy. My sister's wedding is this weekend.


Burak: Öyle mi? Tebrikler! Damadı tanıyor muyum?

Burak: Is that so? Congratulations! Do I know the groom?


Mert: Hayır, sanmıyorum. Adı Mehmet Yılmaz.

Mert: No, I don't think so. His name is Mehmet Yılmaz.


Burak: Hayır, öyle birini tanımıyorum. Ne iş yapıyor?

Burak: No, I don't know such a person. What does he do for work?


Mert: Satış elemanı.

Mert: He is a salesman.


Burak: Yani tam olarak ne yapıyor ki?

Burak: So what exactly does he do?


Mert: Bir şirkette çalışıyor ve o şirketi temsil ediyor ve ürünlerini müşterilere satıyor.

Mert: He works at a company and he represents that company and sells their products to customers.


Burak: Ürünleri nasıl satıyor?

Burak: How does he sell the products?


Mert: Bazen fuarlara ya da benzer toplantılara katılıyor ve orada yeni müşteriler ile tanışıyor ve bazen müşteriler bilgi almak için onun ile iletişime geçiyorlar.

Mert: Sometimes he participates in exposition or similar meetings (get-togethers) and there he meets new customers and sometimes customers contact him in order to get information.


Burak: Enteresan. Haydi o zaman, birazdan AVM'nin önünde görüşürüz.

Burak: Interesting. Alright then, we'll see each other in front of the mall in a bit.


Mert: Görüşürüz.

Mert: We'll see each other.



2. Play Audio

Müşteri: Kolay gelsin.

Customer: May it seem easy.


Biletçi: Sağ ol. Buyurun.

Ticket seller: Be healthy (Thanks). How can I help you?


Müşteri: Bir bilet almak istiyorum, lütfen.

Customer: I want to buy a ticket, please.


Biletçi: Hangi film için bilet almak istiyorsunuz?

Ticket seller: Which movie do you want to buy a ticket for?


Müşteri: Çiftliğin koruyucular.

Customer: Guardians of the farm.


Biletçi: Tamam. Bir biletin fiyatı dört yüz TL.

Ticket seller: Ok. A ticket's price is four hundred TL.


Müşteri: Öyle mi? Öğrenci indirimi yok mu?

Customer: Is that so? Is there no student discount?


Biletçi: Var! Sen öğrenci misin?

Ticket seller: There is! Are you a student?


Müşteri: Evet.

Customer: Yes.


Biletçi: Ne okuyorsun?

Ticket seller: What do you study?

(Note: "Oku" literally means "read". It is used to means study as in to mention the institution, major or department of the student. For instance "XYZ üniversitesinde okuyorum" which means, "I study at XYZ university" or "Hukuk okuyorum" which means, "I study law". If you wanted to say study to mean, revising notes or doing homework or something similar the you'd say "ders çalışıyorum" which means working on lessons which is the way to say studying terms of doing educational work.)


Müşteri: Hukuk.

Customer: Law.

(Note: "Hukuk" is mostly used to refer to science or practice of law rather than a law in itself.)


Biletçi: Ne güzel! Avukat mı olmak istiyorsun?

Ticket seller: How nice! Do you want to be a lawyer?


Müşteri: Aynen.

Customer: Exactly.


Biletçi: Avukatlar tam olarak ne yapıyorlar?

Ticket seller: What exactly do lawyers do?


Müşteri: Avukatlık çok çeşitli bir meslek. Mesela bazı avukatlar müvekkillerini savunuyorlar, bazıları müvekkilleri için dava açıyorlar ve bazıları sözleşmeler hazırlıyor. Fakat onlar sadece birkaç örnek. Hukuk mezunların seçenekleri çok.

Customer: Being a lawyer is a very diverse profession. For instance, some lawyers defend their clients, some file suits for their clients and some prepare contracts. But these are just some examples. Law graduates have many options.


Biletçi: Çok enteresan. Demek ki hukuk mezunları çok kolay bir şekilde iş bulabiliyor.

Ticket seller: Very interesting. This means that law graduates can find jobs very easily.


Müşteri: Tam öyle değil. Evet, iş fırsatları çok, ama iyi bir iş bulmak o kadar kolay değil.

Customer: It's not exactly like that. Yes, work opportunities are many, but finding a good job is not that easy.


Biletçi: Peki, kolay gelsin. Buyrun, bu biletin. İyi seyirler.

Ticket seller: Well, may it seem easy. Here you go, this is your ticket. Good viewings (enjoy the movie).


Müşteri: Teşekkürler. Sana da kolay gelsin.

Customer: Thank you. May it seem easy for you too.



3. Play Audio

Ä°pek: Alo.

Ä°pek: Hello.


Serkan: Efendim ablam.

Serkan: Yes, older sister?


İpek: Nasılsın, kardeşim? İki senedir görüşmüyoruz!

Ä°pek: How are you, my sibling? We haven't seen each other for two years!


Serkan: Maalesef, bu aralar hiç zamanım yok.

Serkan: Unfortunately, I don't have any time nowadays.


İpek: Hayırdır! Her şey yolunda mı?

Ä°pek: Hope everything is good! Is everything in order?


Serkan: Evet, evet. Hiçbir sorun yok ama işler çok yoğun.

Serkan: Yes, yes. There is no problem but work is very hectic.


Ä°pek: Sen doktorsun deÄŸil mi?

Ä°pek: You're a doctor, right?


Serkan: Aynen öyle.

Serkan: That's exactly true.


Ä°pek: Tam olarak ne doktorusun?

Ä°pek: What exactly are you a doctor of?


Serkan: Ben acil servis doktoruyum.

Serkan: I'm an emergency doctor.


İpek: Vay be! Allah sana kolaylık versin!

Ä°pek: Wow! May God give you ease!


Serkan: SaÄŸ ol.

Serkan: Be healthy (thanks).


İpek: Günlerin nasıl geçiyor, doktor bey?

Ä°pek: How do your days go by, Mr. Doctor.


Serkan: Genelde yirmi dört saat çalışıyorum sonra kırk sekiz saat dinleniyorum.

Serkan: I usually work for twenty four hours and then rest for forty eight hours.


İpek: Nasıl yani? Durmadan yirmi dört saat mi çalışıyorsun?

Ä°pek: What do you mean? You work twenty four hours without stop?


Serkan: Aynen.

Serkan: Exactly.


İpek: Bu çok zor değil mi?

Ä°pek: Isn't that very difficult?


Serkan: Evet zor ama işimi çok seviyorum. Sürekli insanları kurtarıyorum.

Serkan: Yes, it is difficult but I love my job very much. I'm constantly saving people.


İpek: Ellerinize sağlık ama nasıl beceriyorsun?

Ä°pek: Health to your hands but how do you manage?

(Note: "Ellerinize sağlık" literally means "health to your hands" and is used to show appreciation for anything that one does with their hands. Here it was medical work but it could also just be something as simple as making a sandwhich.)


Serkan: İşte bu yüzden kırk sekiz saat dinleniyoruz.

Serkan: See that's why we rest for forty eight hours.


İpek: Allah sana yardım etsin.

Ä°pek: May God help you!


Serkan: Sağ ol abla. Bu arada, merak etme, yakında bir tatilim var. Tatilde memlekete dönüyorum.

Serkan: Be healthy (thank you) older sister. By the way, don't worry, I have vaction soon. I'm going back home (hometown) for the vacation.


İpek: Tamam, haberleşiriz o zaman. Görüşürüz.

Ä°pek: Okay, we will keep in touch then. We'll see each other.

Serkan: Görüşürüz.

Serkan: We'll see each other.

4. Play Audio

Selen: Alo.

Selen: Hello.


AyÅŸe: Efendim.

AyÅŸe: Yes?


Selen: Neredesin, kanka? Hepimiz seni bekliyoruz!

Selen: Where are you, buddy? We are all waiting for you!


Ayşe: Özür dilerim. Gelmek istiyorum ama arabam çalışmıyor. Bir tamirci arıyorum.

AyÅŸe: I beg for your forgiveness. I want to come but my car isn't working. I'm searching for a repairman.


Selen: Merak etme! Ben mühendislik mezunuyum. Arabaları tamir etmek benim için çok kolay.

Selen: Don't worry! I'm an engineering graduate. Fixing cars is very easy for me.


Ayşe: Ne mühendisliği?

AyÅŸe: What engineering?


Selen: Ben makine mühendisliği mezunuyum.

Selen: I'm a mechanical engineering graduate.


Ayşe: Makine mühendisliği mezunları tam olarak ne iş yapıyorlar ki?

AyÅŸe: What exactly do mechanical engineering graduates do for work?

(Note: "Ki" can mean many things. One main meaning is similar to the English word "that", but it can be also be used purely for emphasis, as demonstrated in this example.)


Selen: Değişiyor ama genel olarak mühendisin işi problem çözmektir.

Selen: It varies, but in general, the engineer's job is to solve problems.


Ayşe: Lütfen, çabuk gel. Çok büyük bir problemim var.

AyÅŸe: Please come quick. I have a really big problem.


Selen: Merak etme, hemen geliyorum.

Selen: Don't worry, I'm coming right away.


bottom of page